Sadece inat eken umut biçer: Bir örnek...
Kafasına koyduğunu yapan insanlar, eğer düşünce üreten ve taşıyan insanlardan iseler, başka bir türdür. İşte “politeknik.de” yayın yönetmeni Zeynel Korkmaz o türe giriyor. Yıllar önce Essen’de bir kafede ilk kez yüz yüze görüştüğümüzde, galiba o zamanlar benimle Cumhuriyet gazetesi üzerinden bağlantı kurmuştu, bizzat kendisinin süreli bir yayın denemesi için ısrar etmiştim. “Niyetimiz var. Üzerinde çalışıyoruz, yapacağız,” demişti.
Tek başına değil, bir ekip halinde çalışmayı önemseyen gençlerdendi, belli. Essen Üniversitesi Türkistik bölümünde öğrenciydi daha. O konuşmadan bir süre sonra 2008 yılında “Die Gaste”yi yayımlamaya başlamıştı. Bazı etkinlikler de yaptılar. Ancak o girişimdeki ekiple zaman içinde fikir ayrılığına düşünce, 2014’te PoliTeknik doğdu. Daha dar bir çalışma grubuyla ve 10 yıldır sürüyor bu inadın ürünü.
İnadın?
Öyle. Bir aydın inadı bu. Bu dünyaya öylece bırakılmış insanlardan olmadığını, bu dünyayı değiştirmek için her alanda, ama en önemlisi de entelektüel arenada mücadele verilmesi gerektiğini düşünenlerin inadı.
Gittikleri ve geldikleri yerlere, köklerinin bulunduğu kültürlerden, dillerden, düşünce dünyalarından mutlaka bir şeyler getiren, ama geldiği yerdeki zenginlikten de payına düşeni almayı bilen, aldıklarını kendi içinden çıktığı alana taşıyan, hep bunun için çaba gösteren insanlar bunlar. İnatları da, aydın inadı.
Yenilmeyi kabul etmeyenlerin inadı. Aydın, böyle de tanımlanabilir
Zeynel Korkmaz, “Yenilgi, üstesinden en zor gelinen travmadır, yenilenlerin kendilerini tedavi etmesi ve yeniden mücadele arenasına çıkması çok zor oluyor, maalesef aşkın bir dünya için savaşanlara da çok zararları oluyor,” düşüncesini taşıyan, yani girdiği kavgada en çok birlikte savaşacağı yol arkadaşı bulmakta güçlük çekeceğini başından itibaren bilen genç insanlardan…
PoliTeknik’i bu özelliklerden hareketle tanımlayabiliriz o halde.
“Vardık, varız, var olacağız! Bu topraklarda ve hatta tüm dünyada bizleri görmezden gelemeyeceksiniz!” diyenlerin, bunun için bir karınca gibi çalışanların işidir PoliTeknik. 10 yıl böyle bir çabayı sürdürmek her babayiğidin harcı değildir. Korkmaz’ın öncülüğünde ve birkaç kişinin sırtında yürüyen bir iş bu.
Bunu çok iyi biliyoruz.
PoliTeknik sadece 10 yıllık varlığıyla bile bir mesaj veriyor aslında.
Bu ülkede, Federal Almanya’da yani, Türkçeli milyonlarca insan yaşıyor. Sayılarının 3,5 milyona yaklaştığı tahmin ediliyor. Çeşitli haksızlıklarla karşı karşıyalar. Kültürel, dilsel, dinsel, cinsel haksızlıklar bunlar. Ancak PoliTeknik, bu insanların etnik, dinsel, kültürel vs. gerekçelerle değil, yani egemen sistemin işine gelecek bir ayrılıkçılıkla değil, tersine, birleştirici ve ortakça bir yaşam felsefesiyle kurgulanmış bulunuyor. Haklar mücadelesinin sınıfsal gerçeklik üzerinde yükseldiğini biliyor Korkmaz ve az sayıdaki yol arkadaşı. Dolayısıyla yeni taleplerde bulunurken, Almanca üzerinden hem çoğunluk toplumu hem de göç arka planına sahip aydınlarla bir bağ kurmayı önemsiyor.
Sadece Türkçe ve Almanca mı?
Değil. Son yıllarda dünya ölçeğinde adımlar da attı PoliTeknik. İngilizce, Fransızca, İspanyolca da faaliyet alanında yer alıyor.
Normal şartlarda böyle 10 yılı aşmış bir uluslararası çabaya çok ilgi gösterilir. Türkiye ve Türkçeyi biliyoruz; göstermezler. Tamam, böyle ilgilerin desteğe dönüştüğü bir alan değil orası. Peki ya Avrupa dilleri? Almanca mesela? Almanca kültür dünyasının bu genç insanlara, inatlarına ve taleplerine özel bir ilgi gösterdiğine tanık olduk mu? Avrupa’yı demokrasi cenneti sayan ve satanları, umut vermeyen bir yanıt bekliyor. Yok öyle bir ilgi.
Yok da, duralım mı? Yerleşik sistemin taleplerine uyum sağlayarak sadaka mı dilenelim? Önlerinde bize önerdikleri taklaları mı atalım? PoliTeknik, hakların mücadeleyle alınacağını bilen, bunun şimdilik aydın katındaki mücadelesini mevcut sisteme karşı yürütmeye kararlı insanların ürünü.
Dedik ya, normal şartlarda Zeynel Korkmaz ve az sayıdaki destekçi dostuna medya kapılarının açılması gerekirdi. Neleri amaçladığı sorulurdu, planları hakkında yeni bilgiler açıklaması istenirdi.
Yaprak kımıldamıyor. “Demokrasi cenneti” Avrupa’da da, daha doğrusu Almanya Avrupası’nda da kimsenin umurunda değil bu aydınca girişim.
Buna rağmen adım adım ilerliyor bir inat.
Aydın ve aydınca tutum, böyle bir şey işte.
Neden mi?
İnat umudun değil, umut inadın türevi çünkü. Aydın, 21’inci yüzyılda da, en karanlık dönemlerde, en aldatıcı ortamlarda bile, kendisine bir görev biçen, bilgi üreten ve o bilgiyi mutlaka taşıyan insandır. Hayatı elleriyle ve beyniyle üreten milyarlarca emekçinin (yüzde 99) “dümene geçmesi için” çaba gösterir. İnat eden bilgi taşıyıcıları, er ya da geç bir sonuç alırlar. Bu, hemen olmayabilir.
PoliTeknik, mutlaka sonuç alacağından emin, ama aldatıcı ışıklara yüz vermeyen, şu sıralarda yoğun bir karanlığın içinden geçtiğimizi bilen, Türkçeden doğmuş ama çok dilli bir çabanın adı.
İyi ki var, iyi ki Zeynel Korkmaz ve az sayıdaki destekçi dostu var.
Aydın karanlığın içinden çıkar. Yenilgilerin çocuğudur, ama kendisine biçilen bütün kaderleri reddebilen bir inattır. Yalnız kalmaktan korkmayan, attığı tohumların mutlaka yeşereceğini bilen bir iyimserdir.
PoliTeknik içimize umut eken bir çaba oldu. Bu inat, daha da gelişerek yeni umutlar ekecektir. Bundan eminiz.
KAYNAK: www.politeknik.de
GÖRSEL: Ömer Yaprakkıran